8 Mayıs 2010 Cumartesi

SOKRATES'İN SAVUNMASI - PLATON

* ...ne o ne de ben iyiye, güzele dair tek şey biliyoruz. Ne var ki, o bilmeden bildiğini sanıyor, bense bilmediğimi biliyorum. Bu durumda şunu düşünmemek elde değil: Ben ondan biraz olsun daha bilgeyim, çünkü bilmediğim şeyleri bildiğime inanarak yaşamıyorum.

* Tanrının düşünme yöntemini izlersen, birkaç istisna hariç, en büyük bilge sayılanlar bilgelikten en uzak olanlardır. Nedir, ötekiler, yani bilgelikten uzak sayılanlar en akla yakın düşünenler ve anlayışlı olanlar gibi gözüküyorlardı.

* Tanığımız olan sıradan kişiler, şiirleri şairlerden daha iyi açıklayabilirlerdi. İşte o zaman, şairlerin yaratıcılık rehberlerinin bilgi olmadığını, şiirlerin içgüdüsel olarak, tanrı elçisi falcıların benzeri kutsal esinlemelerle yazıldığını anladım; ne denli güzel şeyler söyleseler de, bunun bilincinde olamıyorlardı. Kendilerini şairlik yetenekleri yüzünden insan soyunun en bilgeleri saysalar da, asla değiller.

* Sonunda tanrının söylediğine ulaştım ben de: Diğerlerinin bilgisi de bilgeliği de geri dursun; onlar gibi olacağıma olduğum gibi kalmak daha iyi değil mi? Kendime ve tanrıya yanıtım şu oldu: 'Olduğum gibi kalmak benim için en iyisidir.'

* ...başkalarının bilgisini kanıtladığım için, insanlar beni bilgili sandılar. Atinalılar, oysa sadece tanrıdır bilge olan, bana ilettiği sözüyle insan bilgeliğinin önemsizliğini, neredeyse hiç olduğunu söylemek istemiştir.

* Bir adam, değeri ister az olsun ister çok, ölecek miyim kalacak mıyım düşünmemelidir. Düşünmesi gereken, kalkıştığı işleri eğri mi doğru mu yaptığı, yürekli mi yoksa ödlek mi davrandığı olmalıdır.

* ...ölüm korkusu kişinin kendini bilge değilken bilge sayması değil midir? Bilmediğin halde bildiğini iddia etmek değil midir? Hangimiz biliyoruz ölümün ne olduğunu; ondan büyük kötülükmüş gibi korkuyoruz ama belki de insana yapılacak en büyük iyilik ölümdür. Bilmediğimiz şeyi biliyormuş gibi davranmak, eleştirilmeyi hak etmez mi? İşte yargıçlar, diğer insanlardan bu noktada ayrılıyorum; kimi konularda onlardan daha bilge olduğumu eğer, nedeni de budur: Ölümden sonra ne olduğu konusunda çok az şey bildiğim halde, bilgili olduğumu sanmıyorum. Bildiğim, ister tanrı ister insan olsun, kendimden daha iyi birine haksızlık etmemin, onların haklarını tanımamanın kötü, utanç verici bir davranış olduğudur. Kötü olduğuna emin olduğum şeylerden korkan ben, iyi olduğuna emin olmadığım şeylerden ne korkar ne de sakınırım. İşte bu yüzden, siz beni aklarsanız, Anytos'un size, 'Sokrates bu suçlardan yargılanıyor ise ona ölüm cezası vermeli; verilmezse çocuklarımız onu dinleye dinleye hepten yoldan çıkacaklar' demesine aldırmaz da, 'Biz Anytos'un dediklerine inanmayacağız, seni aklayacağız, ne var ki, sen de artık kimseyi sorgulamayacağına ve filozofluk etmeyeceğine dair yemin vereceksin; eğer bir kez daha aynı nedenle suçlanırsan cezan ölüm olur' derseniz, size yanıtım şu olur: Atinalılar, sizleri sayar severim, ancak sizin değil tanrının önünde eğilirim, son nefesimi verene dek gücüm elverdiğince felsefeyle uğraşmaya, sizleri felsefeye yönlendirmeye, felsefe öğretmeye çabalayacağım.

* Benim üstlendiğim görev, zenginlikle erdemin elde edilemeyeceğini anlatmaktır, tam zıddına, zenginlik de özel ya da genel her tür iyilik de erdemden gelir.

* Belki beni idama mahkum edebilirsiniz, sürgüne yollayabilirsiniz, ya da yurttaşlık haklarından yoksun bırakabilirsiniz; bu cezalar bana iftira atanların ve belki içinizden birkaçının daha gözünde büyük mutsuzluklar olabilir. Yine de ben böyle düşünmüyorum: Onların bir suçsuzu cezalandırmaya kalkışmaları, işte bu en korkunç mutsuzluktur.

* Beni gerçekten idam ettirirseniz, şu gülünç meseli canlandırmış olacaksınız: Soylu bir kandan gelen, iri ama yavaş, hareket etmesi için dürtülmeye muhtaç bir ata benzeyen devleti canlandırmak için tanrının musallat ettiği bir atsineğine benziyorum ben. Ben, devletin tepesinde dolanan bir atsineğiyim, her gün ve her yerde dokunuyor, uyandırıyor, azarlıyor, peşinizden ayrılmıyorum.

* Doğruluk adına savaşmak, bu yolda ömür sürmek isteyen kişi, kendini toplumdan soyutlayıp bir köşede kendi özel yaşamını sürdürmelidir.

* Meletos'un beni tanrıtanımazlıkla suçladığı bu günde, Atinalılar, ne dine ne de onurlu olmaya uyan davranışları beklemeyin benden. Size yalvarıp kendimi acınacak halde gösterseydim, sizi yemininizi bozmaya yöneltseydim, size tanrıların olmadığını söylemiş olurdum, yaptığım iş kendimi savunarak suçumu kabul etmek olurdu. Oysa yaptığım tam tersidir. Tanrıların varlığına, beni suçlayanların hepsinden çok inanıyorum, işte bu nedenle, sizin ve benim için iyi olana karar vermeyi tanrılara bırakıyorum.

* Zor olan ölümden kaçmak değildir, Atinalılar, kötülükten kaçmaktır. Çünkü kötülük ölümden hızlı koşar. Ben bu yaşımda ölümden hızlı koşamayacağıma göre, ikisinden daha yavaş olanının bana yetişmesi şaşırtıcı değil; beni suçlayanlar daha genç ve hızlılar ama, onlara yetişen kötülük olmuştur. İdama mahkum ettiğiniz ben, artık çıkıp gideceğim; ardımdan onları gerçek yargılayacak ve cana susamış kötüler olarak suçlayacak. Ben kendi cezamı çekeceğim, onlar da kendi cezalarını. Yazgı böyleymiş demek, ne denir...

* Yaşamım boyunca, en ufak bir davranışımda bile kötü bir şey yapacak olsam, beni engellemek için içimdeki o tanrısal ses harekete geçti. Oysa bugün, tanık olduğunuz gibi, başıma olabileceklerin en kötüsü geldi. O tanrısal ses, ne sabah evimden çıkarken, ne de size seslenirken beni durdurmak için sesini yükseltti. Başka günler, tam konuşmamın ortasında beni durdurduğu çok olmuştu. Bugünse, savunmam sırasında beni özgür bıraktı. Neden böyle oldu dersiniz? Dinleyin de anlatayım: Başıma gelen bir iyiliktir de ondan konuşmamıştır tanrısal ses, ölümün kötülük sayılmasının yanılgı olduğuna bir kanıttır bu. Yaptıklarım iyi olmasaydı, tanrısal ses beni uyarmaktan geri kalmazdı.

* Ben ölmeye gidiyorum, siz yaşamaya. Hangisinin iyi olduğunu tanrıdan başkası bilemez.



SOKRATES'İN SAVUNMASI-PLATON
Cem Yayınevi
Çeviren: Ali ŞAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder