27 Eylül 2010 Pazartesi

ŞÖLEN - PLATON.

* Felsefeden konuşmak, yahut başkalarını dinlemek benim için, faydası bir yana, doyulmaz bir zevktir. Oysa başka laflar, hele sizinkiler, zenginlerin, iş adamlarının lafları öldüresiye sıkar beni. Acırım size, dostlar, sizler ki hiçbir şey yapmadan çok şeyler yaptığınızı sanıyorsunuz. Üstelik de belki siz zavallı buluyorsunuz beni. Böyle düşünmekte de haklı sanıyorsunuz kendinizi. Bense sanmakla kalmıyor, zavallı olduğunuzu düpedüz biliyorum.

* Seven bir insanı desteklemek için hepimiz neler yaparız! Kötü saydığımız bir iş için yapar mıyız bunları? Birisini elde etmek güzel, elden kaçırmak çirkin sayılır bizde. Elde etme işinde biz sevenin en olmayacak serüvenlere katılmasını hoş görürüz, bundan başka neyin peşine düşsek, neye can atsak, felsefenin en acı yergilerine uğrarız. Sevgililerin birbiri için yaptıklarını biri çıkıp da para, mevki, iktidar elde etmek için yapsa, dileğine varmak için yalvarıp yakarsa, yeminler etse, kapı önlerinde yatsa, hiçbir kölenin katlanamayacağı köleliklere katlansa, dostlarını da, düşmanlarını da karşısında bulur; düşmanları onu dalkavuklukla, el etek öpmekle suçlandırır, dostları da ona sitemler eder, yaptıklarından utanırlar. Oysa ki bütün bunları seven bir insan yaptı mı, hoş görülür, hatta gelenek onu ayıplamak şöyle dursun, dünyanın en güzel şeyini yaptığına inanır. İşin garibi, yemin edip yeminini bozduğu zaman bile Tanrıların kendini hş göreceği sanılır. Atasözünün de dediği gibi, sevgi yemini yemin sayılmaz. Demek ki Tanrılar da, insanlar da sevene tam bir özgürlük vermişler, bizim geleneklerimizden bu anlaşılıyor.

* Sevgi dediğimiz şey yaradılışımızdaki bütünlüğü arzulamak, aramaktır.

* Bizim soyumuz için mutluluğa ermenin çaresi, sevgiyi sonucuna iletmek, bizi bütünleyen sevgiliyi bularak ilk yaradılışımıza dönmektir. En güzel şey buysa, bizi ona en çok yaklaştıran şey hayatımızdaki gerçeklerin en güzelidir: Bu da yaradılıştan gönlü gönlümüze uyan bir sevgilidir.

* Yiğitlik bahsine gelince, sevgi ile Ares bile boy ölçüşemez, çünkü sevgi Ares'e tutulmuş değil, Ares sevgiye tutulmuştur. Geleneğe göre Ares'tir Aphrodite'e vurulan. Vurulan değil, vuran kuvvetlidir; yiğitler yiğidini avucuna alan, elbette herkesten daha yiğit olacaktır.

* Bilmekle bilmemek arasında doğru düşünmek diye bir şey vardır.

* Bilgisizlik neden kötüdür? Cahil kişi güzellikten, iyilikten, akıldan yoksunken, hepsini kendinde toplamış sanır da ondan. Yoksun olduğunu bilmeyen kimse ne diye kendinde olmayanın peşine düşsün?

* Doğurma sonsuzluğa götürür, ölümlüyü ölümsüz eder. İyiyi isteyen ölümsüzlüğü istemek zorunda, çünkü sevginin iyiyi bir an için değil, her zaman için istemek olduğunda anlaşmıştık. Kendi sözlerimizin sonucu bu: Sevgi ister istemez ölümsüzlüğün sevgisidir.

* Bilgi yitirildiği içindir ki öğrenme diye bir şey vardır.

* İnsanlardaki yükselme hırsına bir bak, ne kadar saçma bulacaksın bu hırsı, eğer onu demin söylediklerime bağlamazsan, insanların 'ölmez bir ün bırakalım gelecek zamanlara' diye, nasıl şan şeref arzusuyla yanıp tutuştuklarını düşünmezsen. Çocuklarından çok bu gaye uğruna, her tehlikeyi göze alırlar, varlarını yoklarını harcar, her mihnete karlanır ve ölmeye bile razı olurlar. Sen sanıyor musun ki eğer aramızda hala yaşayan, ölmez bir yiğitlik hatırası bırakmayı ummasalardı, Alkestis Admetos için ölür, Akhilleus Patrokles için canını verir, sizin Kodros krallık oğullarına kalsın diye ölüme atılırdı! Hiç inanma. Bence her insan iyi bir ad bırakmak, ölümsüz bir yiğitlik şerefi kazanmak için elinden gelen her şeyi yapar. Hem ne kadar değerliyse, o kadar düşer bunun üstüne. Neden? Ölümsüzlüğü sever de ondan.

* Dinle beni şimdi: Sırlara yolunca ermek isteyenin daha genç yaşında güzel bedenleri araması gerek. Onu yola koyan, doğru yola koymuşsa, ilkin bir tek insanı sever ve ona söyleyecek güzel sözler bulur. Sonra anlar ki, şu bedende gördüğü güzellik her bedeninkinin eşi, kardeşidir; görüş güzelliğini arayan için bütün bedenlerdeki güzelliği bir tek şey saymamak delilik olur. Bunu iyice anladı mı, bütün güzel bedenleri sever, bir tekine olsun düşkünlüğü gevşer, çünkü artık böyle bir düşkünlüğü küçümser, hiçe sayar. Bundan sonra yapacağı şey, can güzelliğini beden güzelliğinden üstün görmektir. Değerli bir can, bedendeki pırıltısı sönük de olsa, sevgisini coşturmaya yetmeli; ona kendini verip, gençlerin yükselmesi için söylenecek en güzel düşünceleri aramalı, bulmalıdır. Böylece güzelliği ister istemez yaşayış, davranış yollarında görecek, hepsindeki güzelliğin aslında hep aynı güzellik olduğunu fark edecek ve böylece beden güzelliğine fazlaca kapılmamayı öğrenecek. Davranış, yaşayış yollarından bilimlere geçip onlardaki güzelliği de görecek. Gözleri böylece daha geniş bir güzele erdiği zaman, artık bir tek varlığa bağlanmayacak, bir delikanlının, kim olursa herhangi bir adamın, şu veya bu davranışın kulu kölesi olup incir çekirdeği doldurmaz laflar etmeyecek.
Önüne serilen engin güzellik karşısında içi dolup taşacak, en güzel, en yüce sözlerle, sonsuz bilgi özleminin yarattığı engin düşüncelerle. Ve işte o zaman gücü kuvveti arttıkça artacak, bir tek bilgiye, şimdi anlatacağım güzelim bilgisine erecek.
Şimdi can kulağıyla dinle beni. Sevginin şimdi vardığımız yerine kadar götürülen adam bütün güzel şeyleri birbiri ardı sıra ve gerekli düzen içinde götürdükten sonra, girdiği yolun sonuna ulaşarak, birdenbire eşssiz bir güzellikle, güzelliğin özü ile karşı karşıya gelecek. İşte buna ermek içindi bütün emekleri. Bu güzellik artık hep var, doğumsuz, ölümsüz, artmaz, eksilmez bir güzelliktir, bir bakıma güzel, bir bakıma çirkin, bugün güzel, yarın çirkin, şuna göre güzel, buna göre çirkin, bir yerde güzel, bir yerde çirkin, kiminin gözünde güzel, kiminin gözünde çirkin bir güzellik değildir. Bir güzellik ki, kendini bir yüzle, elle ayakla, bedene bağlı hiçbir şeyle göstermeyecek, ne bir söz alacak, ne bir bilgi, bir canlıda, belli bir varlıkta bulunmayacak, ne canlıda, ne yerde, ne gökte, hiçbir yerde, kendi var, kendinden var, kendisi ile hep bir örnek. Bütün güzellikler ondan pay alır; kendisi onların parlayıp sönmeleriyle ne artar, ne eksilir, ne de bir değişikliğe uğrar. Demek insan, yolunca, bir delikanlı sevgisiyle dünya gerçeklerinin üstüne çıktı mı, o güzelliği görmeye başlar. O zaman artık neredeyse, sevginin yüce sırlarına ermiştir. İşte doğru yolu budur, sevgi dünyasına ister kendi kendine, ister kılavuzla ulaşmanın: Bu dünyanın güzelliklerinden başlayacaksın, hiç durmadan basamak basamak yüce güzelliğe yükseleceksin, bir güzel bedenden ikisine, ikisinden bütün güzel bedenlere, sonra güzel bedenlerden güzel işlere, güzel işlerden güzel bilgilere, güzel bilgilerden de sonunda bir tek bilgiye varacaksın: Bu bilgi de o tek başına var olan salt güzelliğe varmaktan, asıl güzelin özünü tanımaktan başka bir şey değildir.
İnsanın salt güzellikle karşı karşıya geldiği an yok mu, sevgili Sokrates işte yalnız o an için insan hayatı yaşanmaya değer! dedi Mantineialı yabancı kadın. Günün birinde onu görürsen, hiçe sayarsın artık altınları, süsleri püsleri, o şimdi aklını başından alan güzel çocukları, delikanlıları, hep yanlarında kalmak, yüzlerine bakmak için seni de herkes gibi yemekten içmekten eden sevgilileri. Düşün ne olur, bir görebilirse insan güzelliğin kendini; her şeyden soyunmuş, arınmış, katıksız! İnsanın tenine, bedenine, rengine, daha bir sürü ıvır zıvırına bulanmış güzelliği değil, bir tek görünüşüyle Tanrı güzelliğini! Böyle bir güzelliğe gözlerini kaldırıp bakmanın, onunla kaynaşmanın yolunu bulanın hayatını küçümseyebilir misin? Ancak orada güzele yalnız güzeli görecek gözle bakan erdem taslakları, gerçek erdemler yaratabilir: Çünkü taslaklara değil, gerçeğin ta kendisine bağlanmıştır. Yalnız gerçek erdemi yaratan ve besleyen, Tanrının sevdiği bir insan olabilir, yalnız o insanlar arasında bir insanın erebileceği ölümsüzlüğe erer.

* Düşüncenin gözü ne zaman iyi görmeye başlar: Gözlerimiz keskinliğini kaybedince.





ŞÖLEN-PLATON
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviren: Azra ERHAT - Sabahattin Eyuboğlu